Sülüs Hurufat Meşki

Hafız Osman (1052-1110)

Haseki Sultân Cami müezzini Alî Efendi’nin oğludur, H. 1052/M. 1642 yılında İstanbul’da doğmuştur. Çocuk yaşta Köprülüzâde Fâzıl Mustafa Paşa’nın himayesine girerek fevkalade bir eğitim aldı. Bir yandan da Büyük Derviş Ali’den aklâm-ı sitte dersleri alıyordu. Daha sonra hocasının tavsiyesi ile tilmizlerinden Suyolcuzade Mustafa Eyyubi Efendi’ye devam ederek, H. 1070/M. 1659 yılında, henüz onsekiz yaşında olduğu halde icâzet aldı. 

Bundan sonraki hayatını tamamen yazıya hasreden Hafız Osman, kısa zamanda yazıda kudret kazanmakla beraber, Nefeszade Seyyid İsmail Efendi’den Şeyh tarzı aklam-ı sitteyi yeni baştan meşketmeye başladı. Bu arada Şeyh Hamdullah’ın eserlerini tedkîk ediyor, üslûbunun inceliklerini kavramaya çalışıyordu. Nihayet Şeyh Hamdullah’ı taklîden yazdığı Kur’an-ı Kerim ile rüşdünü ispat ederek, “fenâ fî’ş-şeyh”(Şeyh gibi olmak) seviyesine erişti.

Bu arada Sünbülî Târikatı meşâyihinden Seyyid Alâ’eddin Efendi’ye intisâb ve tekmil-i süluk etmiş olan Hafız Osman, 1672 yılında Sünbülî Târikatı’nın hankahını ziyâret etmek üzere Kahire’ye yaptığı seyahatte, kendine mahsus şiveyi oluşturmaya başladı. 1676 yılında da Hac farîzasını ifâ etmek üzere Hicâz’a yapmış olduğu seyahât ise sanatı açısından dönüm noktası oldu.

Buradaki intibalarıyla aklâm-ı sittede yeni bir yol ortaya çıkaran Hâfız Osman, son derece hürmet ettiği hocası Nefeszâde Seyyid İsmâil Efendi’nin 1679 yılındaki vefâtına kadar bekledi. Ancak bundan sonra, Şeyh Hamdullah’ın yazısındaki Yâkut tesirini nisbeten ortadan kaldıran, harflerin gövde ve duruşlarını son derece sade bir hale getiren yeni tarzı ile yazı yazmaya başladı.

Başlarda tenkit edilmekle beraber kısa zamanda benimsenen, günümüzde de  hat sanatında takib edilen yeni üslûbu ile şöhret kazanan Hâfız Osman, 1694 yılının sonlarında Sultan 2. Mustafa’nın hüsn-i hat muallimliğine tayin edilir. Sohbetlerine ihrâm tarzı bir esvâb ile iştirâk eden hocasına, yazı yazarken hokkasını tutacak kadar saygı gösteren Sultan Mustafa, bu vazifesi karşılığında kendisine mükafat olarak Filibe Kadılığı’nı da – bir rivâyete göre Diyarbakır – ihsân buyurur.

Ömrü boyunca basit bir derviş gibi yaşayıp süs ve gösterişten uzak duran Hâfız Osman, son zamanlarında felç illetinden muzdarip olduğu için çok sevdiği sanatından uzak kalmış ve nihâyet 3 Aralık 1698 tarihinde vefât etmiştir. Ömrü boyunca devam ettiği Sünbül Efendi Dergâhı’nda kılınan cenaze namazını müteakib dergâhın hazîresine defnedilmiş ve mezartaşına, Ağakapılı İsmail Efendi’nin yazdığı kitâbe hakkedilmiştir.       

Sülüs Kıta

Ragıp Tuğtekin (1893-1980 ) h. 1392

Ne himmet kârgerdir ne taleb, ne hüsn-i isti’dâd
Sezâ-yı yâr olmağa da âdemde baht ister

[Ne bütün gücüyle gayret etmek, ne istekli olmak ve ne de kâbiliyet/ murâda kavuşmak için baht açık olacak baht!]

Sülüs Meşk/Karalama

Gani Efendi, Hicri 1287 (M. 1870)

“Halil Safi bin Zühdizade ve Mehmed Şevki talebesi Gani Efendi” ketebeli, Hicri 1287 (M. 1870) tarihli, aharlı kâğıt üzerine is mürekkebi ile sülüs ve icazet hattıyla kaleme alınmış eserde harf birleşimleri karalanmıştır. Ketebe hattatın yazdığı bir Delail’in ketebesinin temrinidir.

Sülüs Ayet

Yusuf Sezer (Hafız) Ketebeli, Hicri 1422 tarihli, Allahım maksadım senin rızanı kazanmaktır yazılı hat levha. 47×39 cm

Yusuf Sezer 15.07.1961 tarihinde Kastamonu ili, Devrekani ilçesi, Baltacak köyünde doğdu. İlk tahsilini köyünde Şenlikpazarı Nahiyesinde bitirdi. İlk tahsilden sonra bir sene içerisinde hafız oldu. 1981῾de İstanbul Gazi Osman Paşa İmam Hatip okulundan mezun oldu.

Hat sanatıyla meşguliyeti, önce abisinin kalemleriyle ilk heyecanını mürekkebe parmak batırıp, reçel zannedip ağzına götürüp tatmakla, diğer bir deyimle ‴mürekkep yalamakla‴ başladı. Nuruosmaniye Camii baş müezzini Hafız Recep Berk 1972῾de ilk hat dersini aldı. Bu dersler Recep Berk῾in vefatına yani 1978 yılına kadar devam etti.

Recep Berk 1977 yılında Üstad Hamit Aytaç῾tan ders alması için takdim etti. Sırasıyla sülüs, muhakkak, reyhani, icaze, tevkii ve tuğra çalışmaları derslerini takip etti. Nesih ve rikayı mütalaa yaparak çalıştı. 1980 yılında icazetini almaya hak kazandığı gün Hamid Aytaç hocadan helallik isteyince: ‴Evlat, Hat sanatına hizmet edersen hakkımı helâl ederim. Bırakırsan kıyamette 10 parmağım yakanda olduğu halde senden davacı olurum.‴ sözü ile vasiyet gereği hattat olarak çalışmalarını devam ettirmektedir.

Sülüs Nesih Levha

Ragıp Tuğtekin (1893-1980 ) “Ya galiben gayra mağlub – Ey mağlup olmayan Galip” Hat ve Ebrusu Ragıp Tuğtekin‘e ait eserin boyutu 32*24 cm‘dir.

Ragıp Tuğtekin Cerrahpaşa semtinde dünyaya geldi. Rüşdî tahsîli esnâsında mektebin resim hocası Şevket Bey(Dağ)’in teşvîki ile resme yöneldi. Karakalem ve yağlı boya resimler yaptığı bu dönemde, bir yandan da Tapu ve Kadastro şeflerinden Müfid Bey’den sülüs, nesih ve rık‘a meşkediyordu. Meşhur hattatların yazılarını taklit ederek, kısa zamanda mahâret kazandı.

Rüşdiyeyi bitirdikten sonra girdiği Sanayi’-i Nefîse Mektebi’nin resim bölümünden mezun oldu. Uzun yıllar Afyonkarahisar Muallim Mektebi’nde resim hocalığı yaptı. Daha sonra bazı nâhiyelerde maarif müdürlüklerinde bulunup bilâhare tekaüde sevkedildi. Bundan sonra bir müddet Güzel Sanatlar Akademisi’nde yazı hocalığı yaptı. Ragıp Tuğtekin aynı zamanda geleneksel Türkiye Gölge Tiyatrosu (Hacivat-Karagöz)’nun önemli temsilcilerinden biriydi.

Gümüş Divitlik

Gümüşten mamul. Sultan II. Mahmud (1808 – 1839) tuğralı. Ameli Vehbi usta damgalı. Dikdörtgen formlu, hokka ve kalemdan’dan oluşan divit. Kalemdan uçları ve hokka kenarları repousse bitkisel dekorlu. Kalemdan kısmı kapaklı olarak tasarlanmıştır. Osmanlı, 19. yy

Osmanlı Katıı Hat Levha / Kastamoni

Aziz Mehmed Rıfai ketebeli, hicri 1322 tarihli, Osmanlı ahşap kesme kat’ı levha
“Ya Hazreti SüNbili Sinan Meded”
Etimolojik kökeni Arapça’da “kesme” anlamına gelen kat kelimesinden gelir. Kat’i sanatı bir süsleme sanatı olup kağıt veya deri üzerindeki yazı istifi, motif veya deseni oyarak çıkartıp cam deri veya kağıt gibi başka bir tabaka üzerine yapıştırmak suretiyle icra edilir. Özellikle 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman Han (1520-1566) döneminde önem kazanan Kat’ı sanatı seyyahlar tarafından Avrupa’ya götürülerek silhouette (gölge resim) sanatının oluşumuna ön ayak olmuştur.
Ölçüler: 38 x 37 cm.